Anayasal kriz dondu: Ankara, geçmişte de AYM kararlarına uyulmayabileceğini söyleyen Erdoğan'ın dönüşünü bekliyor
Gazete Pencere Analiz
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, deyim yerindeyse el bombasının pimini çekti ve başkentin ortasına attı. Can Atalay ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara uymayacağını hüküm altına aldı. Üstelik Atalay ile ilgili hak ihlali kararına evet diyen AYM üyeleriyle ilgili suç duyurusunda bulundu.
Şu ana kadar AK Parti’den ve Beştepe’den farklı sesler çıktı. Hayati Yazıcı kimi tam olarak eleştirdiği belli olmayan mesajını, “Yazık çok yazık” diye bitirdi. Faruk Çelik Yargıtay’ı eleştirdi. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum ve Sinan Ogan ise Yargıtay’ın arkasında kapı gibi durdu.
Tablo yargıda tarihi bir krizi, kördüğüme dönen bir problemi ortaya koyuyor. Şu ana kadar bütün taraflar pozisyonlarını korudu. HSK’nın da Başkanı olan Adalet Bakanı Yargıtay’ı koruyan kollayan bir açıklama yaptı ama kurumsal olarak HSK sessiz.
Yargıtay Başkanı’nı göreve çağıranlar oldu ama o cenahta da ses yok. Üyeleri, hiç görülmemiş bir biçimde soruşturma tehdidi altında olan Anayasa Mahkemesi de sessiz.
Aslında bu sessizliğin tek nedeni var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrının ne olacağının bilinememesi.
Erdoğan Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te düzenlenen Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın liderler zirvesinde. Bu gece yarısı dönmesi bekleniyor. O dönünceye kadar da krizde nasıl bir adım atılacağı tam olarak bilinemiyor.
Ancak Erdoğan’ın daha önce AYM ile ilgili bazı kararlarda gösterdiği tepki yarın ortaya koyacağı tavra ilişkin de işaret olarak kabul ediliyor.
Anayasa Mahkemesi gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül ile ilgili hak ihlali kararı verdiğinde Erdoğan çok sert açıklamalar yapmış, AYM kararına uyan yerel mahkemeyi eleştirmiş, "Anayasa Mahkemesi bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Ben Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar. Ama onu kabul etmek durumunda değilim, bunu çok açık net söyleyeyim ve verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum. Niye? Çünkü ortada bir gerçek var. Bakın bu bir beraat kararı değildir. Bu bir tahliye kararıdır. Aslında onlarla ilgili kararı veren mahkeme kararında direnebilirdi. Eğer kararında direnmiş olsaydı bu bireysel başvuru veya Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karar boşa çıkacak veyahutta şu anda tahliye edilmiş olan bu kişiler AİHM'e gideceklerdi" diye konuşmuştu.
Yani o dönem Erdoğan AYM kararına uyulmayabileceğini düşünüyordu.
O günden bu güne neyin değiştiğini Erdoğan’ın yaşanan anayasal krize ilişkin değerlendirmesiyle öğrenmiş olacağız. O açıklama krizin seyrine ilişkin fikir vermesi açısından da önemli olacak.
Anayasa Mahkemesi kararına sahip çıkacak mı, Yargıtay Başkan 3. Ceza Dairesi’ne müdahale edecek mi, HSK devreye girecek mi soruları yanıt bulacak.
Veya fırsat bu fırsat diyerek iktidarın AYM’nin yapısını tartışma açtığına ve yetkilerinde kısıtlamaya gittiğine şahitlik edeceğiz.