Anayasa Mahkemesi, gözaltında şiddet gören istismarcıya 100 bin TL tazminat ödedi

Anayasa Mahkemesi, gözaltında şiddet gören istismarcıya 100 bin TL tazminat ödedi
Anayasa Mahkemesi, gözaltında şiddete uğradığını iddia eden M.D.'nin başvurusunda, insan haysiyetiyle bağdaşmayan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar vererek M.D.'ye 100 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti.

M.D. adlı vatandaş, cinsel istismar suçunu işlediği iddiasıyla hakkında yürütülen bir ceza soruşturması kapsamında 30 Temmuz 2019 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmış; 31 Temmuz 2019 tarihinde sulh ceza hâkimliğince verilen tutuklama kararı nedeniyle ceza infaz kurumuna sevk edildi. M.D. hakkında Osmaniye Devlet Hastanesi'nce düzenlenen 30 Temmuz 2019 tarihli adli muayene raporunda darp cebir izine rastlanmadığı belirtildi. Hastanenin 31 Temmuz 2019 tarihli kati raporunda ise çenede eritem, sol göz altında ağrı şişlik, sol alt kaburgada ağrı bulunduğu, ekimoz ve hematon olmadığı, basit tıbbi müdahale ile giderilebileceği, hayati tehlike bulunmadığı tespit edildi.

Polis müdürü hakkında suç duyurusunda bulundu

M.D. hakkında cinsel istismar suçundan yürütülen soruşturma kapsamında kolluk tarafından Polis Merkezi Amirliğinde alınan 30 Temmuz 2019 tarihli ifadesinde Asayiş Şube Müdürlüğünde görse tanıyabileceği bir polis müdürünün şiddetine maruz kaldığını belirtti ve doktora sevkinin yapılmasını istedi. M.D., 14 Ekim 2019 tarihinde, gözaltında maruz kaldığı sözlü ve fiziksel şiddet nedeniyle Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Bunun üzerine savcılık tahkikat başlattı.

Şüpheli İ.B., savcılığa verdiği ifadesinde özetle, bir cinsel istismar vakasında tarafların akraba oluşu ve mağdurun yaşı küçük bir kız çocuğu olması üzerine duruma tepki vererek "vay şerefsizler" şeklinde bir ifade kullandığını, ancak bu ifadeyi taraflara yönelik, onların duyabileceği şekilde veya onlara iletilmek kastıyla sarf etmediğini, suçun failine yönelik herhangi bir fiziksel şiddet girişimi olmadığını belirtti. Başsavcılık sanık İ.B. hakkında M.D.'ye yönelik gıyapta hakaret, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırı aşılması suçlarından 13 Ekim 2020 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdi. M.D.'nin anılan karara yönelik itirazı sulh ceza hâkimliğince reddedildi.

Şiddete uğrayan M.D.'ye 100 bin TL manevi tazminat verilecek

M.D., bu kararın ardından 20 Şubat 2021 tarihinde AYM'ye bireysel başvuruda bulundu. Dosyayı inceleyen Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan kötü muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine karar verdi. Yüksek Mahkeme, M.D.'ye 100 bin TL manevi tazminat ödenmesini de hükmetti.

"Güç, aşırıya kaçmadan kullanılmalı ve kişinin tutumuyla orantılı olmalıdır"
Yüksek Mahkeme'nin gerekçeli kararı şöyle:

"Güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerinin, tutumu nedeniyle kendisine karşı güç kullanılması kesin olarak gerekli olmayan bir kişiye karşı fiziksel güce başvurmaları ilke olarak Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal etmektedir. Kesin gerekli olduğu hâllerde bile güç, aşırıya kaçmadan kullanılmalı ve kişinin tutumuyla orantılı olmalıdır.

Gözaltı veya tutukluluk gibi bireyin devletin kontrolü altında bulunduğu sırada bir yaralanma olayı meydana gelmiş ise bu olaya ilişkin olarak tatmin edici ve inandırıcı bir açıklama getirme yükümlülüğü yetkili makamlara aittir. Bunun sebebi bu tür olaylarda gerçekleşme koşullarına ilişkin bilgilerin çoğunlukla yetkili makamların erişiminde olmasıdır.

Somut olayda başvurucu 30/7/2019 - 31/7/2019 tarihinde tarihleri arasında bir gün gözaltında tutulmuştur. 30/7/2019 tarihli adli raporda herhangi bir yara tarif edilmemişse de başvurucu hakkında düzenlenen 31/7/2019 tarihli adli muayene raporunda çenede eritem, sol göz altında ağrı şişlik ile sol alt kaburgada ağrı bulunduğundan bahsedilmiştir.

"Tatmin edici ve inandırıcı açıklama getirme yükümlülüğü yerine getirilmemiştir"

Başvurucunun yaralanmasının gözaltında uğradığı şiddet neticesinde meydana geldiği iddiasıyla yaptığı suç duyurusu üzerine yürütülen soruşturmada soruşturma mercii kolluk tarafından yakalama sırasında orantılı güç kullanıldığı değerlendirmesi yaparak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Halbuki kolluk tarafından düzenlenen yakalama tutanağında yürütülen bir soruşturması kapsamında şüpheli olarak ifadesi alınmak istenen başvurucunun telefonla aranarak yerini bildirmesini istendiği ve bildirdiği yere gidilerek yakalama işleminin gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Bir başka ifadeyle yakalama amacıyla güç kullanıldığı tutanakta belirtilmemiştir. Gözaltı giriş raporunda da herhangi bir yara izi tarif edilmemiştir. Dolayısıyla somut başvuruda başvurucunun yaralanması olayıyla ilgili olarak tatmin edici ve inandırıcı açıklama getirme yükümlülüğü yerine getirilmemiştir.

Anayasa Mahkemesi'nin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında yasaklanan muamelelerle ilgili değerlendirmelerine göre başvurucunun yaralanmasına neden olan muamele, insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir muamele olarak kabul edilebilir. Bu durumda insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi boyutu ihlal edilmiştir.

Anayasa’nın 17. maddesi - 'Devletin temel amaç ve görevleri' kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- bir kimsenin devlet görevlilerinin 17. maddenin üçüncü fıkrasını ihlal eden bir muamelesine uğradığına ilişkin savunulabilir bir iddiada bulunması hâlinde etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir. Kötü muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalıdır. Şikayet olmadığında bile kişiye kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin yeterince açık belirtiler varsa konuyla ilgili bir ceza soruşturması açılmalıdır. Soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci, gerektiği ölçüde kamu denetimine ve mağdurun erişimine açık olmalı; mağdur soruşturmaya etkili şekilde katılabilmeli; soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir. Ayrıca yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır.

Somut olayda, 31/7/2019 tarihli gözaltı çıkış muayene raporunda bazı fiziki bulgular yer almasına ve başvurucu 30/7/2019 tarihli ifadesinde görse tanıyabileceği bir polis müdürünün şiddetine maruz kaldığını beyan ettiği halde resen ceza soruşturması başlatılmamıştır. Yürütülen ceza soruşturması kapsamında olayın aydınlatılması için başvurucunun beyanları alınmamış ve başvurucuya teşhis işlemi yaptırılmamıştır. Olayı görebilecek tanıkların ve kamera kayıtlarının tespiti yönünde bir adım atılmamıştır. Ayrıca kolluk tarafından düzenlenen tutanakta güç kullanımından söz edilmediği hâlde temelden yoksun bir sonuca varılarak 'başvurucunun yakalanabilmesi amacıyla kolluk görevlileri tarafından zor kullanıldığının anlaşıldığı' gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Bu nedenle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutu da ihlal edilmiştir.

Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir."

Kaynak:ANKA

Öne Çıkanlar