Yılmaz Büyükerşen'den "yerel seçim" çıkışı: İttifak olmaması halinde de herhangi bir risk olacağını düşünmüyorum
Beş dönemdir Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı olan Yılmaz Büyükerşen, önümüzdeki yerel seçimlere ilişkin “İttifak olmaması halinde de herhangi bir risk olacağını düşünmüyorum. Bu dönem de aday olduğum takdirde seçilmemem için bir neden veya bir risk görmüyorum. Aynı şeyi, tüm belediyelerimiz için de söylemeliyim” dedi.
Büyükerşen, Cumhuriyet gazetesine konuştu. Genel seçimlerin ardından CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik eleştiriler hakkında konuşan Büyükerşen, “Seçim sonuçlarının sorumluluğunu hepimizin üstlenmesi gerekirken Kılıçdaroğlu tek başına sorumlu ilan edildi. Eskişehir’in de kaybedilebileceği tartışmaları ortaya atılınca güçlü bir reaksiyon göstermek istedim.” dedi.
Önümüzdeki yerel seçimlere ilişkin de konuşan Büyükerşen, “İttifak olmaması halinde de herhangi bir risk olacağını düşünmüyorum. Bu dönem de aday olduğum takdirde seçilmemem için bir neden veya bir risk görmüyorum. Aynı şeyi, tüm belediyelerimiz için de söylemeliyim" ifadesini kullandı.
Büyükerşen'in satırbaşları şöyle:
- Adaylığınızı ilk açıklayan belediye başkanı siz oldunuz. Neden adaysınız, bu kararı almanızda sizi ne etkiledi?
Doğrusunu isterseniz, ben 2019 seçimlerinde de aday olmamaya karar vermiştim. Ama Eskişehirli hemşehrilerimin ve partinin ısrarı ağır bastı ve seçmen yüzde 52,30 gibi yüksek bir oyla beni tekrar Büyükşehir Belediye Başkanlığına getirdi. “Bu son hizmet dönemim olsun diyerek”, 2024 seçimlerinde aday olmamaya karar vermiştim. Biliyorsunuz, 14 ve 28 Mayıs seçimlerinden, Millet İttifakı az bir farkla da olsa, mağlubiyetle ayrıldı. Haliyle bu durum hem seçmende, hem de Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel merkez ve yerel örgütlerinde bir hayal kırıklığı ve burkulma yarattı. Buna bağlı olarak da bir takım yeni tartışmalar, CHP'nin birlik ve bütünlüğünü zedeleyebileceğini düşündüğüm bir gündem oluştu.
Seçim sonuçlarının sorumluluğunu hepimizin üstlenmesi gerekirken Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu tek başına sorumlu ilan edildi. Benim hiç de tasvip etmediğim şekilde kendisine yüklenildi ve sanki Sayın Kılıçdaroğlu o gün istifa etse her şey yoluna girecekmiş gibi bir ortam oluşturuldu. Bu nedenle birilerinin açık ve kararlı bir şekilde duruşunu göstermesi gerekiyordu. Tüm bunların üzerine bir de önümüzdeki seçimlerde Eskişehir’in de kaybedilebileceği tartışmaları ortaya atılınca, güçlü bir reaksiyon göstermek istedim. En azından Eskişehir bazında partide birliği sağlayabileceğim inancını taşıyordum. “2024 yerel seçiminde de aday olacağım” şeklindeki açıklamayı yapmamın ana sebebi budur.
Buna rağmen, kesin olarak, aday olup olmamak konusunda halen “tam kararlı olduğum söylenemez”. Çünkü yerel seçimlere daha 7 ay gibi uzunca bir zaman var. Bundan sonraki gelişmeleri ve parti tüzüğündeki değişmelerin neler olacağını görmek gerekiyor.
- Yerel seçimlerde ittifak kurulamaması durumunda muhalefetin elindeki belediyeler için nasıl bir risk öngörüyorsunuz?
Elbette biz, ittifak konusunda genel merkezimiz ne karar alırsa ona uyacağız. Ancak, ittifak olmaması halinde de, ben herhangi bir risk olacağını düşünmüyorum. 1999'dan bu tarafa 5 dönem seçildim, üstelik oylarımı arttırarak seçildim. Bu dönem de aday olduğum takdirde seçilmemem için bir neden veya bir risk görmüyorum. Aynı şeyi, tüm belediyelerimiz için de söylemeliyim.
- Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, Eskişehir'de dahi yerel seçimlerde kaybetme olasılığına dikkat çekti...
Bilirsiniz futbolda bir söz vardır; "hiç bir maç oynanmadan kazanılmaz" derler. Oynanmadan kazanılmaz da kaybedilmez de. Onun için girilmeden, sonuçları ortaya çıkmadan hiç bir seçimin garantisi yoktur. Ancak seçmenin inanç ve güveni vardır. Ki, o da bizde fazlasıyla var. Elbette her seçimde kaybetme riski her zaman vardır ve öyle de olacaktır. Ancak ben bu riskin Kazım Bey'in ifade ettiği gerekçelere dayalı olacağını düşünmüyorum, yani yalnızca genel başkanın değişmemesi nedeniyle bir risk oluşmaz. Eğer halk, bir belediye başkanının hizmet ve projelerini beğenirse, yapılanlardan memnunsa bunu yerel seçimlerde sandıkta gösterir. Biz bunu aralıksız 25 yıldır yaşıyoruz. Seçmen oy verir ya da vermez. Ben sağduyusu yüksek, yaşam kalitesine sahip çıkmayı seven, vizyon sahibi Eskişehir halkının özellikle yerel seçimlerde partizanca bir tutumla oy kullanacağını hiç düşünmüyorum.
- Eskişehir’de CHP siyasetini sizin yönlendirdiğiniz konuşulur. Bu ne derece doğru?
Bu görüş genelde, yereldeki parti içi rekabette kaybedenler tarafından ortaya atılır. Herhangi bir il ya da ilçe kongresinde kaybeden taraf bu gerekçeyi ortaya atar. Oradaki amaç sanırım, kaybeden tarafın kendi başarısızlığını kamufle etmektir. Bana gelip görüşlerimi soranlara düşüncelerimi söylüyorum. O söylediklerime ne kadar uyup uymayacakları onlara kalmış bir şey. Yoksa ben kimseye parmağımı sallayarak, ne yapacağını söylüyor değilim.
- İlçe belediye başkanlarının performanslarını nasıl buluyorsunuz, sizin başarılarınızdaki rolleri nedir?
İlçe belediye başkanlarımızın performanslarını başarılı buluyorum. Onların başarıları bizden ziyade, mensup oldukları Cumhuriyet Halk Partisi'nin başarısını etkiler. Çünkü partiyi temsil ediyorlar. Başarıları da başarısızlıkları da partinin algısını etkiliyor. Önümüzdeki yerel seçimlerde, mevcut altı belediyemizin yanına yenilerini de ekleyeceğimizi belirtmek isterim.
- Sayın Kılıçdaroğlu ile yakınlığınız biliniyor. Genel seçimlerden sonra kendisine önerileriniz oldu mu?
Seçimlerden sonra kendisiyle hiç bire bir uzunca süren bir görüşmemiz olmadı. Yalnızca son dönemde Ankara'da yapılan belediye başkanları toplantısında bir araya geldik. Gündeme ilişkin düşüncelerimi il başkanları toplantısında açıkladım. Toplantı çıkışında gazetecilerin soruları üzerine de görüşlerimi aktardım. Ben çağrılmadıkça Genel Merkez’e sık sık gidip gelenlerden değilim.
- En deneyimli belediye başkanısınız. CHP’nin tartışmaların odağı haline geldiği şu süreçte yerel seçimler için ne gibi atımlar atılmalı?
Cumhuriyet Halk Partisi'nin tartışmaların odağı haline getirilmesini şaşkınlıkla izliyorum. Ülkenin bu kadar çok sorunu varken, hayat pahalılığı almış başını gitmişken, emekli nasıl geçineceğini kara kara düşünürken, döviz bu kadar yükselip, gelir adaletsizliği bu kadar artmışken, ülkenin en büyük sorunuymuş gibi hiç durmadan CHP'nin tartışılmasını anlamlı bulmuyorum. Bu şu demek değil, parti içinde de hiç bir şey konuşulmasın, tartışılmasın. Elbette parti içinde tartışmalar, yarışlar olur, olmalıdır da. Ancak bunun, ülkenin birinci gündemi olmasını ilginç buluyorum.
CHP'nin ne gibi atılımlar yapması gerektiğine gelirsek; Kurultay ve tüzük değişikliği yerel seçimlerden önce yapılmalıdır. Çünkü partimizin birlik ve beraberlik içinde, parti içi tartışmalara son vererek, topyekun yerel seçimlere odaklanmamız gerekiyor. Hatta iktidar olursak yerel yönetimler sisteminde yapılması gereken kanun değişikliğinin neler olacağını kamuya açıklamamızı şart görüyorum. Bugünkü hali ile yerel yönetimler sisteminin demokrasi ile ilgisi olmadığını herkesin bilmesi gerekir.
- ‘Hem içeriden hem dışarıdan CHP’yi bölmek isteyenler var’ ifadeleriniz oldu. Bu iddialarınızı destekleyen somut göstergeler neler ve CHP bu tehditlere karşı ne yapmalı?
Ülke içinden partiyi bölmek isteyenler genelde "yandaş" olarak adlandırılan gruplardır. Çünkü, yukarıda da ifade ettiğim gibi, ülkenin sayısız sıkıntıları varken, özellikle televizyon kanallarında açık oturumlarda konu sürekli Cumhuriyet Halk Partisi. Genel başkan değişir mi değişmez mi, değişmeli mi, değişmemeli mi? Konuşulan tek konu bu. Bunun yanında, elbette iç siyasi rekabette CHP'nin zayıflamasını isteyenler de yok değil. Her siyasi parti, rakibinin zayıf düşmesini ister.
Ülke dışından partiyi bölmek isteyenler de, genelde dünyanın bütününe hükmetmek isteyen ülkelerde çeşitli gruplar vardır. Düşünce Kulübü olarak adlandırılan bu gruplar, ülkeler için uzun vadeli planlar yaparlar. Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çok fazla güçlenmesini, zenginleşmesini istemezler. Atatürk Cumhuriyetini, laikliği, demokrasiyi ve parlamenter rejimi ile ilkelerini en çok savunan parti de, O'nun kurduğu Cumhuriyet Halk Partisidir. Yurt dışından gelen bu tehditler her zaman vardı, bugün de var. Ben de buna inanıyorum.
CHP'nin bunlara karşı, tekrar ediyorum ama, birlik ve beraberlik içinde olması lazım. CHP 100 yıllık bir parti ve benzer sayısız olayları yaşadı ama hala dimdik ayakta.
- Kemal Bey’e yakın isimlerin de seçim sonrası ‘değişim’ istediklerini görüyoruz. Değişim taleplerine yorumunuz nedir, CHP’nin bir değişime ihtiyacı var mı?
Değişim her zaman ve her yerde gereklidir. Keza bana göre Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu da, tüzük değişikliğinin yanı sıra Kurultaya gidileceğini de açıklayarak değişimin önünü açtı. Ancak burada sormak istediğiniz "Sen bırak, ben geleyim" diyerek oldu bittiye getirilmek istenen bir genel başkan değişimiyse, bu, daha önce de vurguladığım üzere, siyaseten son derece sağlıksız bir değişim talebidir.
- Eskişehirlilere vaatleriniz, yeni projeleriniz neler?
Benim göreve geldiğim ilk dönem hariç, seçim dönemlerinde Eskişehirlilere proje vaadim olmamıştır. Ben ve ekip arkadaşlarım projelerimizi, gösterişli lansmanlarla ya da seçim dönemlerinde değil, hayata geçirdikçe duyurarak çalışma prensibi edindik. Benim bir belediye başkanı olarak sevgili hemşehrilerime sözüm; çağdaş, evrensel şehircilik normlarına uygun, içinde yaşıyor olmalarıyla gurur duydukları bir şehirde yaşamalarını sağlamak için gece gündüz çalışmaktır. Bizim geçen seçim döneminde kullandığımız seçim sloganlarından biri, "Eskişehir mutlu, huzurlu, gururlu"dur. Gerçekten de Eskişehir'de yaşayan insanların mutlu, huzurlu, gururlu olduklarını görüyorum. Eskişehir için kurduğum hayallerin sonunun gelmeyeceğini ve bu hayalleri hayata geçirmek için elimden gelen her şeyi yapacağımı en iyi bilen, yine benim sevgili hemşehrilerimdir.
- Belediye olarak hayat pahalılığına karşı Eskişehirliler için ne gibi kolaylıklar yaptınız ve yapacaksınız?
Hayat pahalılığına karşı keşke yapabileceğimiz çok daha fazla şey olsa. Ülkenin ekonomik durumunu belirlemek ve idare etmek bir devlet politikası. Biz yine de, elimizden geldiğince, belediye olanaklarının imkan verdiği ölçüde hemşerilerimize yardımcı olmaya çalışıyoruz. Örneğin halk ekmek, halk süt projelerimiz var. Piyasadaki 200 gram ekmeğin fiyatı 7 TL. Biz ise aynı gramajdaki ekmeği 4 TL'ye satıyoruz. Süt konusunda da benzer durum söz konusu.
Atıl durumda bulunan arazilerimizi ekiyor, hasat ettiğimiz ürünleri ihtiyaç sahiplerine hibe ediyoruz. Üretici Market mağazalarımızda halkımıza birinci elden ürünler satıyoruz. Böylelikle ürün fiyatlarında önemli indirimler ortaya çıkıyor. 2017 yılından bu tarafa, benim "can suyu" dediğim, çiftçiye destek olan uygulamalarımız var. Domates fidesi, çeşitli sebze fideleri, marul fidesinin yanı sıra, (Çin İpekyolu projesini dikkate alarak) ipek böcekçiliğini geliştirmek için dut fidanı dağıtıyoruz. Küçük baş ve büyük baş canlı hayvan desteklerimiz var. Ayrıca ESMEK adı altında, özellikle kadınlara yönelik mesleki kurslar düzenliyoruz. Onlar da, ürettiklerini satarak aile bütçelerine önemli ölçüde katkı verebiliyorlar.
Son olarak, Üretici Marketler ve Kadın Kooperatifleri modeli üzerinde çalışıyoruz. Türkiye’nin her yerinde CHP’li belediyelerin küçük üreticilerinin ürettiği bütün gıdaları, aracısız temin ederek, piyasa ile rekabet edecek fiyat farklarıyla satıyoruz. Şehrin her semtinde örgütlediğimiz büfeler ve satış mağazalarında ekmekten tutun, süte, peynire, yumurtaya, yağa, una, reçele, kurutulmuş sebze-meyveye, bulgura, her türlü bakliyata kadar öncelikle beslenme maddelerine ağırlık veren hizmetlerimiz devam ediyor. Tüm bunlara karşın, halkın geçim sıkıntısı hepimizin malumu. Keşke daha fazla imkanımız olsa da, bu sıkıntıyı tümüyle çözebilsek.
- Sizin CHP’li bir belediye olarak en çok karşılaştığınız ekonomik sorunlar neler?
Ekonomik sorunlarımız tüm ülkenin sorunlarından farklı değil. Yaptığımız hizmetlerde yaşanılan fiyat artışlarını, ister istemez vatandaşa yansıtmak zorunda kalıyoruz. Örneğin elektrik ve akaryakıt giderlerindeki artış. Bunu, toplu taşıma ücretlerine zam yaparak karşılayabiliyoruz. Bunun yanında çalışanlarımızın ücret artışları oluyor. Gönül ister ki, çalışanlarımıza en yüksek ücreti verelim, ancak bu belediye olanaklarıyla sınırlı. Diğer önemli bir sıkıntı da döviz kurunda yaşanan yükseliş. Örneğin biz 2002 yılından beri Tramvay Projemizi yurt dışından temin ettiğimiz kredilerle gerçekleştirdik. Euro veya dolar bazında borçlarımız var. Dövizdeki her artış, bizim borçlarımızın daha da artması demek.
Ekonomik sıkıntının bir başka boyutu da şu. Bir proje için ihaleye çıkıyoruz. Firma ihaleyi alıyor ve işe başlıyor. Aradan üç dört ay geçmeden demirin, çimentonun, bunun gibi inşaat malzemelerinin fiyatı değişiyor. Bu sefer projeyi yapan firma zorlanıyor. Bazen taahhüdünü tamamlayamıyor. O ihale sürecini, 200 defa değişikliğe uğrayan İhale Kanunu’na göre yeni baştan gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla bu da, proje bedelinin artmasına, yatırım ödeneklerinin yetmemesine neden oluyor. 2 birime mal etmeyi hesapladığımız proje, bakıyoruz ki 5 birime mal olmuş.
- Eskişehir’deki sığınmacı yoğunluğu nedir, sığınmacıların sebep oldukları sıkıntılar neler?
Eskişehir'de gözle görülür bir sığınmacı yoğunluğu var. Bunu, şehirde kısa bir tur atsanız hemen anlarsınız. Öncelikle farklı bir yaşam, giyim, davranış şekilleri var. Zaman ilerledikçe ve sayıları çoğaldıkça bu farklılık şehrin ruhuna işlemeye başlıyor. Şehrin bazı noktalarında kümeleşmeye başlıyorlar. Her yeni sığınmacı, yurttaşları hangi bölgelerde yaşıyorsa, oraya yerleşiyorlar. Ucuz ve niteliksiz iş gücü yaratıyorlar. Bu da, bizim kendi vatandaşlarımızın istihdamını engelliyor. Örneğin inşaatlarda çalışanların büyük çoğunluğu sığınmacı. Düşük ücretle çalıştıkları için de işverene cazip geliyor. Diğer taraftan da önemli adli olaylara sebebiyet verebiliyorlar. Eskişehir olarak bizim hiç de alışık olmadığımız türden olumsuzluklar yaşanabiliyor. Tüm bunlara karşın biz, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi olarak sığınmacıların şehir hayatına entegre olmalarını sağlamaya yönelik çalışmalar da yapıyoruz. Ne kadar süre kalırlarsa kalsınlar, bu insanlar Eskişehir'de yaşadıkları müddetçe, onlara karşı insani tavrımızı göstermek durumundayız. Sonuçta devletin kayıt altında tuttuklarına diyecek bir sözümüz olmasa da, kontrol dışı olanlar, devletin kayıtlarında olmayanlar bizi endişelendiriyor.