Şimşek: Kötümserlik için sebep yok; mucize istiyorsanız o da bende yok...

Şimşek: Kötümserlik için sebep yok; mucize istiyorsanız o da bende yok...
İSO'nun ilk meclis toplantısına katılan Bakan Şimşek, sanayilerin yaptığı sunumda enflasyonla mücadele halinde olduklarını belirterek, "Kötümserlik için sebep yok; mucize istiyorsanız o da bende yok..." ifadelerini kullandı.Ekonomim'den...
İSO'nun ilk meclis toplantısına katılan Bakan Şimşek, sanayilerin yaptığı sunumda enflasyonla mücadele halinde olduklarını belirterek, "Kötümserlik için sebep yok; mucize istiyorsanız o da bende yok..." ifadelerini kullandı.

Ekonomim'den Merve Yiğitcan'ın haberine göre; İstanbul Sanayi Odası (İSO) yılın ilk meclis toplantısında Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i konuk etti. Bakan Şimşek, burada sanayicilere yaptığı sunumda enflasyonla mücadeleden, fiyat istikrarının sağlanmasına; cari açığın düşürülmesinden sanayiciye sağlanan desteklere kadar geniş bir yelpazede sunum gerçekleştirdi. Küresel piyasalara ilişkin görünümü ve beklentileri paylaşan Şimşek, “Dünyada korumacılık politikaları yeni normal oldu. Yeni değil ama küresel finans krizinden sonra yoğunlaştı. Sadece mal ticaretinde değil, yatırım ve hizmetlerde de korumacılık yeni normale döndü. Dost ülkelerden tedarik bu dönemde önemli bir trende döndü.

Jeopolitik olarak uzak ülkelerden tedarik azalıyor, jeopolitik olarak ‘aynı kulübün’ ülkelerinden tedarik güçlü şekilde artıyor. Emtia fiyatı 2023’te gevşedi. Bu seneye ilişkin farklı beklentiler var, ancak kalıcı güçlü bir şok beklenmiyor” dedi. “Bu küresel arka planla, fiilen uygulamasına haziran başında başladığımız bir program (OVP) var. İlk gün dedim ki, bu program uluslararası normlara uygun olacak. Tekerleği yeniden keşfetmeyeceğiz. Öngörülebilirlik için kurala dayalı olacak, hesap verilebilirlikte de şeffaf” dedi. Programın bazı temel hedefleri olduğunu, ana hedefin ise fiyat istikrarı olduğunun altını çizen Şimşek, “O olmadığı zaman öngörülebilirlikten, makro finansal istikrardan bahsedemeyiz. Finansal istikrar bu programın önceliğidir, temelidir. Yoksa arzuladığınız şekilde nitelikli, sürdürülebilir sanayi olmaz. Bu olmazsa sadece illüzyon olur, geçici dönemsel kazanımlar olur. Kalıcı, sürdürülebilir yüksek büyümenin bir ön koşulu var, o da fiyat istikrarı… Bu tanım yeni değil... Enflasyonun kalıcı şekilde düşük tek haneye inmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Vatandaşın altın ithalatı yenilir, içilir gibi değil

Makro finansal istikrar için öngörülebilirliğin gerekliliğine değinen Bakan Şimşek, bunun için de fiyat istikrarının çok önemli olduğunu vurgulayarak, kaynakların spekülatif alanlar yerine, nitelikli sanayiye, verimli alanlara kanalize edilmesi gerektiğine dikkat çekti. Bu noktada geçen yıl gerçekleşen altın ithalatına atıfta bulunan Bakan Şimşek, “Geçen yıl sadece vatandaşın talebi nedeniyle 29,9 milyar dolar altın ithal edildi. Bu yenilir içilir değil. Burada kaynakların etkin kullanımı değil, enflasyona karşı bir koruma amacı olarak görülmüştür” dedi.

Programın siyasi sahipliği var

“Daha adil gelir dağılımı için de fiyat istikrarı olmazsa olmazdır” diyen Bakan Şimşek, “Dezenflasyon programının çerçevesi basit. Tekerleği yeniden keşfetmek gibi bir çabamız yok. Uluslararası normlar nasılsa öyle. ABD nasıl düşürüyorsa, AB nasıl düşürüyorsa biz de öyle yapacağız” dedi. ‘Aynı anda enflasyonla mücadele ve büyüme olur mu’ tartışmalarına da atıfta bulunan Bakan Şimşek, “Büyümeyle enflasyon arasındaki gerilimden bahsedildi. Böyle bir gerilim yok. Bu gerilim olsa da kısa vadelidir, konjonktüreldir, kalıcı bir gerilim yoktur. Sürdürülebilir yüksek büyüme için enflasyonun düşmesi lazım. İstikrarsız ve niteliksiz büyüme enflasyonun yüksek olduğu dönemdedir” diye konuştu. Programı desteklemek açısında sıkılaşmaya gidildiğini anlatan Bakan Şimşek, “Önümüzdeki dönemde seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırmayı destekleyici maliye ve gelirler politikası olacak. Türkiye’nin de enflasyonun yerçekimi gücüne karşı mücadele etmeyeceğine inanıyorum. Düşecektir. Tek şart program sabır ve kararlılıkla uygulanacak. Siyasi sahipliliği var bu programın, geçici bir heves değil” ifadelerini kullandı.

Sanayiciler Mehmet Şimşek’e taleplerini iletti:

  • Gerçek anlamıyla bir sanayi politikasını finanse edebilecek kapasiteye sahip yeni nesil bir kalkınma bankasının kurulması.
  • Yıllar içinde çok sayıda düzenleme ile giderek karmaşık hale gelen vergi mevzuatının sadeleştirilmesi.
  • KDV mevzuatının tümüyle yeniden ele alınarak sanayiye ve üretime yük getirmeyecek bir şekle dönüştürülmesi.
  • ‘Sanayici vergisi’ haline dönüşen birikmiş KDV alacaklarının başta Türk Eximbank kredileri olmak üzere kamuya dönük işlemlerde teminat olarak gösterilebilmesi.
  • Şirketlerin her konuda geçmiş performanslarını ortaya koyan bir vergi sistemi oluşturulmalı. Bu sistem, teşvikten vergisel aflara, vizeden finansmana kadar şirketlere sağlanacak ilave faydalar için temel referans kaynağı olarak kullanılmalı.
  • Sağlıklı bir işgücü planlaması hayata geçirilmeli.
  • Yatırım teşvik sistemimizde ciddi bir reform yapılması gerekli. Her sektörün kendi eksikliklerine, fırsatlarına ve ihtiyaçlarına göre esnek modeller oluşturulmalı.
  • Eximbank kredileri limit, vade, teminat başlıkları açısından gözden geçirilmeli.
  • İhracatçı dövizlerinin yüzde 40’ının bozdurulması zorunluluğu, kademeli bir şekilde azaltılarak makul bir süre içerisinde sıfırlanması.
  • Ücret gelirlerine ilişkin vergi dilimlerinde özellikle ilk iki dilimin üst sınırlarının daha yüksek oranlarda artırılması.

Erdal Bahçıvan: Sanayiciler olarak illüzyonun sonuna geldik

İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, ekonomik görünüme ilişkin olarak 2023’ün son ayı itibarıyla İSO Türkiye İmalat PMI’ın 6 aydır kesintisiz daralma bölgesinde seyrettiğine dikkat çekerek, verinin talepte zayıflığa işaret ettiğini, önümüzdeki aylar için güçlü bir iyimserlik de sunmadığını dile getirdi. İç talepteki yavaşlamanın henüz enflasyon hedefleri bakımından istenilen ölçülerde olmasa da bu yıl büyümenin yüzde 4’lük OVP hedefinin altında kalacağına dönük yaygın bir beklentinin hakim olduğunu belirten Bahçıvan, “2024 yılının ilk aylarında, asgari ücret zammı ve vergi ayarlamalarının etkisiyle aylık enflasyonun seyrinde yeniden bir bozulma göreceğiz ve muhtemelen yıllık enflasyon yıl ortalarına doğru yüzde 70’ler düzeyinde yeni bir zirve yapacak. Yani asıl sınavın yılın ikinci yarısında başlayacağı açık” diye konuştu.

Makro ekonomik istikrar için, ekonomi politikalarında yaşanan son değişimin tarihsel önemde olduğunu vurgulayan Bahçıvan, “Zira iktisat biliminin gerçekleriyle uyumlu bir teşhis ve bu teşhise yönelik bir tedavi dönemi yaşıyoruz. Hepimizin bildiği gibi geçtiğimiz yılın ortalarına kadar ekonomi politikalarında rasyonellikten uzaklaşan bir doğrultu izledik. Büyümenin niteliğini ikinci plana koyan ve yüksek büyüme oranlarının neredeyse tek hedef haline geldiği bir süreçti bu. Bunun kaçınılmaz sonucu ise fiyat istikrarının kaybedilmesi, finansal istikrarının bozulması ve dolayısıyla güven ortamının zedelenmesi oldu. Ekonomimizi yeniden rasyonel bir çizgiye taşıma yönündeki çabaların sonuç vermesi şüphesiz zaman alacaktır” ifadelerini kullandı. Sanayinin, pandemi sonrasındaki süreci olumsuz geçirmediğini, birikmiş ve yüksek talebin, özellikle ihracat pazarları kanalıyla sanayiye olumlu yansıdığını kaydeden Bahçıvan, “Ancak enflasyonun kalıcı olarak devam etmesinin üretim hayatına asla huzur getirmeyeceğini de hep birlikte gördük. Enflasyonist ortamlarda rakamların yarattığı illüzyon bir süre sonra ortadan kalkıyor ve olumsuzlukları görmeye başlıyorsunuz.

Sanayiciler olarak illüzyonun sonuna geldik. Sözünü ettiğim illüzyonun bir tarafında artan cirolar varsa, diğer tarafında da sanayicinin hammaddeden işgücüne kadar artan maliyetlerinin bulunduğunu unutmayalım. Bugün maliyetleri artıran bu faktörlerin, dünya pazarlarında birçok sektörümüzün rekabet gücünü, ihracat potansiyelini zayıflattığını görüyoruz. Nitekim öncü ihracatçı sektörlerimizden ana metal, tekstil ürünleri ve giyim eşyalarında belirgin düşüşler dikkat çekiyor.”

Yapısal dönüşüme kaynak ayırmamız lazım

Konuşmasında mali disiplinin de önemine değinen Bakan Şimşek, “Bütçe açıklarının önümüzdeki dönemde makul düzeyde tutulması lazım. Dezenflasyonu desteklemek için bütçe açığını sınırlamaya devam edeceğiz. Ancak burada aralık ayı rakamlarına bakıp, büyük bir harcama var diyemeyiz, yok. Deprem hariç geçen sene bütçe açığı yüzde 1,2’dir. Gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 5,5’ti. Deprem geçici şoktur. Dolayısıyla şu aşamada bir kaygıya gerek yok. Bütçedeki bozulmayı tedavi edecek tedbirleri kararlılıkla aldık. Bizim yapısal dönüşüme kaynak ayırmamız lazım. Dijital dönüşüm, yeşil dönüşüm demek kolay. Kaynak ayırmazsanız, başarmak zor… O nedenle mali disiplin önemli” dedi. Daha düşük risk primi ve daha yüksek kredi notlarına kavuşmanın da ön koşulunun mali disiplin olduğunu dile getiren Bakan Şimşek, “Kural basit. Dedik ki para politikası mali politika ve gelirler politikası ahenkli olacak. Para politikasında rasyonelleşme, normalleşme gelecek. Para politikasında rasyonelleşme ‘gelecek enflasyonu’ çıpalayacak düzeyde olacak, geçmiş enflasyonu değil. Ocak ayı enflasyon rakamı açıklanacak, o son 12 ayın enflasyonu, gelecek 12 ayın değil. Bizim para politikasının odağı da gelecek 12 ayın enflasyonunun bugünden çıpalanmasıyla ilgilidir” diye konuştu.

Mali politikada iki kural olduğunu, bunları da yüzde 3’ün altında bütçe açığı (deprem hariç) ile yüzde 49’un altında toplam borcun milli gelire oranı olarak sıralayan Bakan Şimşek, “Bunları nasıl başaracağız? Harcamaları kısacağız, verginin tabanını genişleteceğiz. Verginin hakkıyla alınmadığı alanlarda çaba göstereceğiz. Bununla alakalı düzenleme gerektiren durumlar da var, gerektirmeyen durumlar da” dedi.

5 yapısal reform alanı…

Şimşek, “Cari açık ile tüketici kredileri arasında yakın bir ilişki var. İthalat ile de çok yakın korelasyon var. Altın ithalatının normalleşeceğini düşünüyoruz. Cari açık o zaman makul düzeye inecek. Sırtımızı doğal kaynaklara dayamadık hiçbir zaman” diye konuştu.Dengelenmenin önemine dikkat çeken Bakan Şimşek, iç taleple büyümenin zamanla tıkandığını, enflasyon ve cari açık konularında sorun yarattığını dile getirdi. Bunun da daha dengeli bir kompozisyona evrilmesi gerektiğini söyleyen Bakan Şimşek, büyümenin son yıllarda iç talepten karşılandığını, net ihracatın katkısının ise eksi olduğunu kaydetti. Konuşmasında yapılması gereken yapısal reformlardan da bahseden Şimşek, bunları beşeri sermayenin iyileştirilmesi, yatırım ortamının iyileştirilmesi, sermaye piyasalarının derinleştirilmesi, kamu maliyesi ile yeşil ve dijital dönüşüm olarak sıraladı.

KKM dezenflasyonla mücadeleyi zorlaştırıyor

OVP’nin sonuç vermeye başladığını kaydeden Bakan Şimşek, Türkiye’nin düşen risk priminin bunun bir göstergesi olduğunu söylerken, kur oynaklığının da şu anda nispeten istikrarlı ülkelerle benzer şekilde gittiğini bunun da önemli bir gösterge olduğunu kaydetti.

OVP’de diğer hedefin KKM'den çıkış olduğunu vurgulayan Bakan Şimşek, KKM’nin dezenflasyonla mücadeleyi zorlaştırdığını, parasal aktarım mekanizmasını bozduğunu, yanı sıra kamu üzerinde de bir yük olduğunu belirtti. “Buradan çıkış bizim hedefimizdir” diyen Bakan Şimşek, “Ama piyasaları bozmadan, sabırla ve zamanla KKM’den çıkacağız. Çıkış da başladı. Ağustosa göre ciddi düşüş var, reel düşüş daha da yüksek ve devam ediyor” ifadelerini kullandı.

Portföy girişi verilere yansıdı

‘Portföy girişi yok’ eleştirilerine de değinen Bakan Şimşek, “2023’ün Ocak-Mayıs dönemine göre ciddi kaynak girişi var. Olmasa Türkiye bu kadar yüksek cari açığı nasıl finansa edecek, rezervi nasıl biriktirecek. Ocak-mayıs döneminde bankalar ödediği 100 dolara karşılık, 94 dolar bulabiliyordu. Şimdi bu 151 dolara çıktı. Demek ki kaynak girişi var. Reel sektör o dönem 100 dolar öderken, 74 dolar buluyordu. Şimdi 119 dolar buluyor. Önümüzdeki dönemde kaynağa erişim sorunu da azalacak. Ekonomide dengelenme başladı. Dış talebin negatif etkisi azalıyor, iç talep hafifliyor. Cari açık da aşağı yönlü trendle daha da inecek” dedi. Enflasyon beklentilerindeki iyileşmeye de dikkat çeken Bakan Şimşek, “Beklenti bizim hedefimizden yüksek ama enflasyon düştükçe o da hedefimize yakınsanacak” diye konuştu.

Katma değer zincirinde Türkiye’nin arzu edilen yerde olmadığının altını çizen Bakan Şimşek, şöyle devam etti: “Aslında 2000-2010’da yükselişe geçmişiz. Verimlilik artmış, daha güçlenmişiz ama sonra durmuşuz. Hangi dönem? Nominal bazda Çin Yuanı’na karşı, Asya para birimlerine karşı ciddi şekilde TL’nin hem reel hem nominal düşük olduğu dönemde. Bunu ben söylemiyorum, bu Harvard’ın bir çalışması. Ama Türkiye katma değerde çıkışını devam ettirmeli. Biz ne gerekiyorsa yapacağız.” Konuşmasının sonunda kötümser olmamak gerektiğini vurgulayan Bakan Şimşek, sanayicilere hitaben “Kötümser olmak için hiç sebep yok, ama mucize istiyorsanız o da bende yok” ifadelerini kullanarak sunumunu tamamladı. Sunumun ardından, basına kapalı gerçekleşen oturumda Bakan Şimşek, sanayicilerin görüş ve önerilerini dinledi.

Öne Çıkanlar