"Rasyonel zemine dönme dışında seçeneğimiz kalmamıştır" ne demek?
Yeni hükümette görev alacak bakanlar belli oldu. Gerek seçim öncesi gerekse de kabine açıklanmadan önceki süreçte kamuoyunda en çok tartışılan konu ekonomi oldu. Kabinede yer alacağı sık sık gündeme gelen Mehmet Şimşek ise artık resmi olarak Hazine ve Maliye Bakanı sıfatıyla ekonominin dümeninde.
Şimşek, bu sabah bakanlık koltuğunu önceki bakan Nureddin Nebati'den devraldı. Teslim töreninde kısa bir konuşma gerçekleştiren Şimşek'in en kilit açıklaması ise "Türkiye’nin rasyonel düzene dönme dışında seçeneği kalmamıştır" ifadeleri oldu.
Türkiye uzun süredir "heteredoks" ekonomi modeliyle yönetiliyor
Mehmet Şimşek'in söz konusu ifadeleri aslında 2021'e uzanan ve kendinden önce görevde olan Nureddin Nebati'nin "heteredoks yaklaşım" olarak nitelendirdiği ekonomi politikalarına yönelik. İlk olarak Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Faiz sebep, enflasyon sonuçtur" iddiasıyla ortaya atarak düşük faiz politikası benimsenmesi için ekonomi kurmaylarına yaptığı baskıyla başladı. Erdoğan düşük faiz sayesinde yatırım, üretim, istihdam ve ihracatın artacağını bu yolla da ülkeye giren dövizin önce doları daha sonra da enflasyonu düşüreceğine inanıyordu.
Dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, bu görüşü benimsemezken, eş zamanlı olarak Merkez Bankası'nın başında bulunan Naci Ağbal da faizin artırılmasının gerekli olduğunu savunuyordu. Elvan 2 Aralık 2021'de görevden affını isterken yerine yardımcısı Nureddin Nebati getirildi. Ağbal dönemi ise 20 Mart günü çıkarılan bir kararnameyle sona ererken, yerine eski Yeni Şafak yazarı Şahap Kavcıoğlu geldi.
"Çin Modeli mi? Türkiye Modeli mi?"
Düşük faizi savunmasına karşın Kavcıoğlu Merkez Bankası'nın başına geldiği mart ayından eylül ayına dek faiz artışı yapmadı, faizi sabit tuttu. Para Politikası Kurulu (PPK) metinlerinde "Faiz enflasyon seviyesinde tutulacak" mesajları verildi. Ancak ağustos ayı geldiğinde enflasyon yüzde 19,25 olurken, faiz yüzde 19 seviyesinde bulunuyordu.
Eylül ayında ise metinlerde verilen mesajın aksine ilk faiz indirimi yapıldı ve iktidar, dünyada daha önce denenmemiş bir şekilde faiz düşürerek enflasyonu düşürmeye çalışacağını iddia etti. Yeni model kamuoyuna "Yeni Türkiye Ekonomi Modeli" olarak lanse edildi. Bu modelde yüksek kur sayesinde ihracatçıların dış pazarda üstünlük sağlayacağı (Türk mallarının emsallerine göre çok ucuz kalması) ve ihracatın miktar bazında artarak ülkeye gelen döviz miktarının artacağı söyleniyordu. Bu sayede döviz kuru dengeye gelecek, ve enflasyon hızla düşürülecekti. Enflasyon düşüşüyle de zaten düşük olan faiz oranlarıyla üretimin ve istihdamın artması ve cari açığın hızla azalması hedefleniyordu.
Ekonomistler bu modelin Çin'de uygulanan model olduğunu söylerken, Türkiye ve Çin'in çok farklı ekonomiler olduğuna ve Türkiye'nin ihracat için ithalata bağımlı olduğuna yani aslında döviz karşılığı satılan malların üretimi için yine dövize ihtiyaç duyulduğunun altını çiziyorlardı.
Zaman ekonomistleri haklı çıkardı
Faiz Eylül 2021 ve Aralık 2021 arasında 500 baz puan indirildi. Bu durum Türk Lirası'nın hızla değer kaybına yol açarken dolar 7,5 lira seviyelerinden hızla 18,36 liralara yükseldi. İlk zamanlar rekabetçi kurdan avantaj sağladıklarını söyleyen ihracatçılar dahi kurun oynaklığının "olağanüstü" boyutlarda olmasından yakınmaya başlarken, bir yandan da Türkiye'nin ödemeler dengesi iddia edildiği gibi azalmıyor tersine büyük açıklar vermeye devam ediyordu.
Kur artışının baskısı altında enflasyonda hızla artışa geçmişti. Ağustos ayında yüzde 19,25 seviyesinde bulunan enflasyon hızlı faiz indirimlerinin etkisiyle Aralık 2021'de yani 2021 yılının tamamında yüzde 36,08 seviyesine yükseldi.
KKM'nin doğuşu
Türkiye ekonomisinin hızla kötüye doğru savrulması, uygulanan ve irrasyonel olan politikaların son bulması gerektiğine yönelik seslerin yükselmesine sebep oldu. O dönemde Türkiye'nin 2 büyük sorunu şuydu: Faiz indirimlerinden kaynaklı dolardaki artış ve dolar artışında dolayı yükselen enflasyon. Yükselen enflasyon ve doların durdurulamaması enflasyon altında ezilen vatandaşların parasını korumak için dövize saldırmasına sebep oldu.
Pek çok ekonomist Türkiye ekonomisinin "faiz-dolar-enflasyon" üçlemesinde sıkıştığını ifade ederken, hükümet ise dolardaki artışı baskılamak için Merkez Bankası rezervlerinden bol miktarda döviz satışı yapıyordu.
Dövizin bu yolla tutulamayacağı anlaşıldığında ise 21 Aralık 2021'de bizzat Erdoğan tarafından duyurulan Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesabı devreye alındı. İlk olarak sadece bireysellere yönelik açıklanan uygulama daha sonra şirketlere yönelik olarak da getirildi. Bu yolla parasını dövizden TL'ye çevirenlere vade sonunda (3-6-12 vade) belirlenen faiz oranının en fazla 3 puan yukarısında faiz ve mevcut dönemde yaşanan kur artışı kadar ekstra ödeme yapılacaktı. Uygulamanın daha sonra TL vadeli mevduatlar için de açılabilmesi sağlandı.
Kararın açıklanmasının ardından 18,30'lu seviyelerde olan dolar hızla 11 liraya geriledi. Ancak yine pek çok ekonomistin öngördüğü şekilde bu düşüş kısa sürdü ve dolar yeniden 18'li seviyelere yükseldi. KKM'nin en çok eleştirildiği yanı ise Merkez Bankası rezervleri ve Hazine üzerinde yük oluşturmasıydı.
Enflasyon durmadı
Uygulanan politikalar ve dolardaki artış etkisiyle yükselen maliyetler enflasyonu ekim 2022'de yüzde 85,51'le zirveye çıkardı. 2022 yılı ise baz etkisinde başlayan düşüş ile yüzde 64,27 ile tamamlandı.
4 Haziran 2023 itibarıyla enflasyon baz etkisi kaynaklı düşüşlerle yüzde 43,68 seviyesinde bulunuyor. Yani faiz indiriminin başladığı Eylül 2021'deki enflasyon oranından 24,43 puan yukarıda.
Mehmet Şimşek ne yapacak?
Mehmet Şimşek, dünyada "ortodoks" politikalara bağlılığıyla bilinen bir ekonomist olurken, bugün verdiği mesajlarla mevcut politikaların sürdürülemeyeceğinin altını çizdi.
Mehmet Şimşek'in bakanlık koltuğuna oturmadan önce Erdoğan'la 3 kez görüştüğü ve bu görüşmelerde en büyük anlaşmazlığın "faiz" konusunda çıktığı biliniyor. Şimşek'in faiz silahını ne derecede kullanabileceği henüz bilinmezken, bugün sarf ettiği "Öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkemiz olacaktır" sözleri Şimşek'in bilinen ve rasyonel kabul edilen politikalara döneceği şeklinde yorumlanabilir.
Piyasaların kafasında tek soru: Şimşek uzun ömürlü olur mu?
Erdoğan'ın düşük faiz politikasına bağımlılığı herkesin malumuyken neden rasyonel politikaları benimseyen Mehmet Şimşek'i yeniden ekonominin başına getirdiği ise merak konusu olmaya devam ediyor.
Pek çok uzman 2024 Mart ayındaki yerel seçimleri işaret ederek, Erdoğan'ın Şimşek'e yerel seçimlere kadar ekonomiyi toplamasına müsaade ederek, 2019'da CHP'ye kaybettiği büyükşehirler geri kazanmayı hedeflediğini düşünüyor.
Yabancı ve yerli birçok ekonomist, Mehmet Şimşek'in ekonomi politikalarında serbest bırakıldığı takdirde başarılı olabileceğini ancak yabancı yatırımcıların Ağbal ve Elvan örnekleri sebebiyle bu kez temkinli davranacağı görüşünde.
İşsizlik mi enflasyon mu?
Seçim sürecinde hükümet tam anlamıyla "seçim ekonomisi" uyguladı. Bu durum EYT yasası, asgari ücrete temmuzda zam yapılacak olması, en düşük kamu işçi maaşlarının 22 bin liraya çıkarılması ve buradan doğacak adaletsizliği gidermek adına benzer uygulamanın memurlara yönelik de yapılacak olması gibi.
Şimşek ilk açıklamasında enflasyonun makul seviyeye düşürülmesinin Türkiye için "hayati önem" taşıdığını belirtti. Bu durum seçim öncesi verilen vaatlerin gerçekleştirilmesini epeyce zorlayacaktır. Bilindiği gibi ücret artışları harcamaları da artırdığından talep bazlı bir enflasyon oluşmasına yol açıyor. Mevcut durumda maliyet bazlı enflasyona bir de talep bazlı enflasyon eklenmesi Mehmet Şimşek'in işine gelmeyecektir.
Ekonomide işsizlik ve enflasyonun ters orantılı olmasından yola çıkarsak, Şimşek'in enflasyonu düşürmek için faiz artışına gitmesi durumunda ekonomik daralmayı da göze alması gerekecek. Bu durum karşımıza ilerleyen dönemlerde artan işsizlik olarak çıkabilir.
Şimşek nasıl bir ekonomiyi devralıyor?
An itibarıyla Şimşek'in başına geçtiği Türkiye ekonomisinde bazı makro veriler şöyle:
-Enflasyon yüzde 43,68
-İşsizlik yüzde 10
-Dış ticaret açığı 56,1 milyar dolar (2023 ilk 5 ay)
-Bütçe açığı 382,5 milyar lira (2023 ilk 4 ay)
-Dolar/TL 20,92 lira
-Cari açık 23,6 milyar dolar (2023 ilk çeyrek)