Financial Times'tan Şimşek değerlendirmesi: 1 yıl geçti ama enflasyon krizi sürüyor
İngiliz finans gazetesi Financial Times'da bugün "Türkiye'nin enflasyon krizi ekonomik dönüşün üzerinden bir yıl geçmesine rağmen devam ediyor" başlıklı bir haber yayımlandı.
Haberde, "Tüketicilerin fiyatların daha da yüksek olacağına dair beklentileri, merkez bankasının fiyat artışını dizginlemesinde temel zorluk teşkil ediyor" ifadelerine yer verildi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kent lokantasının yemek yiyen vatandaşların görüşlerine yer verilen haberde 67 yaşındaki emeklinin kent lokantası olmasaydı çok zorlanacağını söylediği belirtildi. Emekli Hüseyin FT'ye "Taze meyve ya da et alamıyorum. Pazara her gittiğimde fiyatlar değişiyor" dedi.
'Yatırımcılardan övgü alıyor ama...'
Haberde Merkez Bankası'nın faizleri yüzde 8,5'ten yüzde 50'ye yükseltilmesi ve kredi kartlarının aylık azami faiz oranının 3 kat artarak yüzde 4,25'e yükseltildiği belirtildi. Vergi artışlarına, asgari ücretin tekrar yükseltmeyeceğine yönelik açıklamalara ve Kamuda Tasarruf Paketi'ne değinilen haberde programın yatırımcılardan övgü aldığı ancak Türk halkına yansımadığı belirtildi.
Konuya ilişkin şu ifadelere yer verildi:
"Erdoğan'ın programı yatırımcılardan övgü aldı. Ancak yüzde 70'e yaklaşan enflasyon, artan borçlanma maliyetleri ve son yıllarda fiyat artışının etkisini azaltan teşvik önlemlerinde azalma ile karşı karşıya olan Türkler için henüz temettü ödemedi."
'Bedeli emekliler ve düşük gelirliler ödeyecek'
FT'ye konuşan Koç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp "Bu acı bir ilaç. Enflasyonla mücadelenin bedelini en çok emekliler ve düşük gelirliler ödeyecek" dedi.
Türkiye'nin yeni ekonomik programının uluslararası fon yöneticileri arasında güveni yavaş yavaş yeniden inşa ettiği ancak market ve alışveriş merkezlerindeki durumun henüz bu iyileşen tabloyu yansıtmadığı belirtilen haberde şunlar kaydedildi:
"Merkez Bankası verilerine göre, Türkiye'nin yeni programı, geçtiğimiz yıl Türk hisse senetlerine ve lira cinsinden devlet borçlarına yaklaşık 10 milyar dolar akıtan uluslararası fon yöneticileri arasında güveni yavaş yavaş yeniden inşa ediyor. S&P Global Ratings ve Fitch Ratings bu yıl Türkiye'nin notunu yükseltirken, yüksek faizler kredi büyümesini soğutuyor.
Ancak market ve alışveriş merkezlerindeki durum henüz bu iyileşen tabloyu yansıtmıyor. İstanbul'un işçi sınıfı semti Fatih'te bir kasap kıymanın kilosunu 640 TL'den satıyor; bu rakam bir yıl önceki fiyatın yaklaşık iki katı. Kasap sahibi Ekrem "Müşterilerimiz yok denecek kadar azaldı. Gelenler yarım kilo ya da 250 gram alıyor, eskiden bir kilo alırlardı, sırf çocuklarına biraz protein yedirmek için" dedi.
Bir araştırma grubu olan Derin Yoksulluk Ağı'nın kurucusu Hacer Foggo, işçi sendikalarının geçen ay dört kişilik bir aile için aylık 17 bin 725 TL olarak tahmin ettiği açlık sınırının nisan ayında yaklaşık 17 bin TL olan asgari ücretin üzerine çıkmasıyla Türkiye'nin bir "yoksulluk sarmalı" riskiyle karşı karşıya kaldığını söyledi. "Çalışan yoksullar beslenme, barınma, sağlık ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor" dedi."
Vatandaş şüpheli
Haberde Merkez Bankası'nın 2011'den bu yana her yıl enflasyon hedefini tutturamadığı ve bu nedenle tüketicilerin enflasyonun düşeceğine yönelik şüpheleri olduğu belirtildi.
Ekonomistler ise bu beklentilerin talebin öne çekilmesine neden olduğunu ve bunun da fiyatların yükselmesine katkı sağladığını belirtiyor. Ekonomistlere göre bu durum, Merkez Bankası'nın fiyat artışlarını kontrol etme çabalarında önemli bir zorluk oluşturuyor.
Haberde ayrıca Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi, Merkez Bankası (TCMB) eski başekonomisti Profesör Dr. Hakan Kara'nın da görüşlerine yer verdi.
Kara, FT'ye yaptığı açıklamalarda şunları kaydetti:
"Finansal piyasalar enflasyondaki düşüş hikayesini kısmen satın almış görünüyor ancak hane halkı ve küçük işletmelerin beklentileri söz konusu olduğunda durum daha da zorlaşıyor.
Enflasyonu istenen patikaya getirmek için büyümenin çok daha fazla yavaşlaması gerekiyor. Asıl soru, yetkililerin bu sert dengelenme sürecinin siyasi sonuçlarına dayanacak kadar sabırlı olup olmayacaklarıdır."