Uluslararası Af Örgütü: İsrail’in sivillere yönelik tahliye 'uyarıları' yanıltıcı ve yetersiz
Uluslararası Af Örgütü, İsrail’in yayımladığı uyarıların sivilleri korumak açısından etkili olup olmadığını ve uluslararası hukuka bağlı kalıp kalmadığını tespit etmek amacıyla 10’dan fazla tahliye uyarısını inceleyerek, 27-28 Eylül’deki uyarıların ardından El Leyleki, Hay El Selom, Hadi Nasrallah otoyolu ve Burç El Barajneh dahil Dahiye’den kaçan 12 bölge sakini ve güney Lübnan’daki köylerde yaşayan üç kişiyle görüştü.
Ayrıca Uluslararası Af Örgütü Kanıt İnceleme Laboratuvarı tahliye uyarılarında yer verilen bölgeleri haritalandırdı.
'Uyarılar yanılıcı haritalar içeriyor'
Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard, “Araştırmamız, İsrail ordusunun uyarılarının yanıltıcı haritalar içermekle kalmayıp, insanların uykuda, çevrimdışı veya basında çıkan haberleri takip etmiyor olabileceği gece yarısı saatlerinde, sosyal medya üzerinden saldırılara çok kısa bir süre kala yayımladığını gösteriyor. Örneğin bir vakada uyarılar, saldırıların başlamasına 30 dakikadan az bir süre kaldığında yayımlandı” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ayrıca güney Lübnan’daki şehirlerin ve köylerin sakinlerine topyekûn tahliye talimatı verilmesi, aşırı geniş bir uyarı olduğu için yetersiz ve bunun kitlesel yerinden etme koşulları oluşturma amacı taşıyıp taşımadığı konusunda soru işaretleri yaratmakta. Bu uyarılar, İsrail’in kalan sivillere hedef muamelesi yapabileceği anlamına gelmez. Evlerinde kalmayı seçen ya da hane halkının üyeleri engellilik, yaş veya başkaca sebeplerle sınırlı hareket kabiliyetine sahip olduğu için evlerinden ayrılamayan insanlar, uluslararası insancıl hukukun koruması altında olmaya devam eder. İsrail, her nerede olursa olsunlar sivillere yönelik zararı en aza indirmek için mümkün olan tüm tedbirleri almayı da içerir şekilde, her koşulda uluslararası insancıl hukuk yükümlülüklerine uymak zorunda.”
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin açıkladığına göre, Lübnan topraklarının dörtte biri, tahliye uyarılarından etkilendi. Lübnan hükümeti de, çoğunluğu son üç haftadaki saldırılardan kaynaklı olmak üzere İsrail’in hava saldırılarından kaçarak yerinden edilenlerin sayısının 1,2 milyona ulaştığını açıkladı.
'Sivillerin yaşadığı binalar yerle bir edildi'
27 Eylül’ü 28 Eylül’e bağlayan gece hava saldırıları, Dahiye’nin yoğun yerleşim bölgelerinde sivillerin yaşadığı binaları yerle bir etti. 27 Eylül’de gece saat 23.06’dan itibaren İsrail ordusu, Dahiye’de yaşayanlara tahliye uyarıları yapmaya başladı. İlk uyarıda, İsrail ordusu X üzerinden, “Hizbullah çıkarlarına yakın oldukları” iddiasıyla sivillerden, her ikisi de yoğun yerleşim bölgeleri olan El Leyleki ve El Hadath mahallelerindeki üç binadan 500 metre uzaklaşmalarını istedi. Emirde, tahliye için süre belirtilmedi. Uyarıyla birlikte yayımlanan haritada, binaların etrafında sivillerin terk etmesi gereken 500 metrelik yarıçapı gösterdiği iddia edilen bir alan vurgulandı. Ancak vurgulanan alan aslında yalnızca yaklaşık 135 metrelik bir yarıçapı kapsıyordu. Haritada kırmızı daire içinde 30 bina gösterilirken, gerçekte 500 metrelik yarıçap içinde 500 bina bulunmaktadır.
İsrail ordusunun X’te yayımladığı harita, tahliye uyarısından etkilenen bölgeyi yanlış gösteriyor. Kırmızı kesikli çizginin üzerindeki metinde Arapça “500 metre” yazıyor ancak çizgi yaklaşık 135 metreyi kapsıyor.
Uydu görüntüleri, Beyrut’un güneyindeki El Leyleki mahallesini gösteriyor. Kırmızı daire, İsrail ordusunun sosyal medyada yayımladığı haritada işaretlenmiş alanı gösteriyor. Daha geniş alanda ise tahliye uyarısından etkilenen 500 metrelik yarıçapın tamamı görülüyor.
Aynı durum, El Hadath mahallesindeki tahliye uyarıları için de geçerlidir: Bölge sakinlerini Sheet binasından ve Selam Kompleksi’nden 500 metre uzakta durmaları yönünde uyaran haritalarda vurgulanan alanlar, sırasıyla yalnızca yaklaşık 125 metre ve 100 metrelik yarıçapları gösteriyordu.
Uydu görüntüleri, Beyrut’un güneyindeki El Hadath mahallesini gösteriyor. Kırmızı daire, İsrail ordusunun sosyal medyada yayımladığı haritada işaretlenmiş alanı gösteriyor. Daha geniş dairede ise tahliye uyarısından etkilenen alan görülüyor.
28 Eylül gece saat 03.00 civarında İsrail ordusu X üzerinden, Beyrut’un güney banliyölerindeki Burç El Barajneh ve El Hadath mahallelerinin sakinlerine yönelik bir tahliye uyarısı daha yayımlayarak, belirlenen diğer üç binadan 500 metre uzaklaşmalarını istedi. Uyarıda tahliye için süre belirtilmedi ve etkilenen bölgelerin haritaları da yine yanıltıcıydı. Haritalarda, gösterilen 500 metrelik yarıçaptan çok daha dar alanlar işaretlenmişti.
Uydu görüntüleri, Beyrut’un güney banliyölerindeki Burç El Barajneh ve El Hadath mahallelerini gösteriyor. Kırmızı daire, İsrail ordusunun sosyal medyada yayımladığı haritada işaretlenmiş alanı gösteriyor. Daha geniş dairede ise gerçekte tahliye uyarısından etkilenen alan görülüyor.
Güney Lübnan genelinde tahliye uyarılarından etkilenen şehir ve köyleri gösteren harita.
İsrail’in güney Lübnan’daki uyarıları geniş coğrafi alanları kapsıyordu; bu da uyarıların daha ziyade kitlesel yer değiştirmeyi tetiklemek için yapılıp yapılmadığı konusunda kaygı yaratmakta. Ülke İçinde Yerinden Etmeye İlişkin Kılavuz İlkeler’de yer alan 5. İlke, tüm durumlarda yetkililerin ve uluslararası aktörlerin, “kişilerin yerinden edilmesine yol açabilecek koşulları önlemek ve bu koşullardan kaçınmak” için uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerine uymak zorunda olduğunu belirtir.
İsrail ordusu, 3 Ekim günü saat 12.49’da diğer 25 şehir ve köy, 4 Ekim günü saat 09.11’de 35 köy, 7 Ekim günü saat 12.58’de yine 25 köy için de benzeri uyarılar yayımladı. “Emirlerin” hiçbiri güvenli ve etkili tahliye olanağı sağlamadı ve sadece bölge sakinlerine “derhal” çıkmaları talimatı verdi.
Güney Lübnan uyarıları ve araçların Litani Nehri’nin güneyine seyahat etmemesi yönündeki talimatlar aynı zamanda sivillerin gıda, ilaç, tıbbi yardım ve yakıt gibi temel ürünlere ve hizmetlere erişimi konusunda kaygı yaratmakta.
ABD başta olmak üzere silah satışını durdurma çağrısı
Uluslararası Af Örgütü’nün güney Lübnan’da sivillere yönelik uyarılardan duyduğu kaygılar, İsrailli siyasi ve askeri liderlerin Lübnanlı sivilleri ve mülkleri meşru hedef olarak değerlendirdiklerini ifade eden bazı açıklamaları nedeniyle daha da arttı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu 27 Eylül 2024’te, “her mutfakta bir füze, her garajda bir roket” olduğunu söyledi. İsrail Eğitim Bakanı 21 Eylül 2024’te televizyonda yayımlanan bir konuşmasında, Hizbullah ile Lübnan arasında fark olmadığını ve Lübnan’ın “ortadan kaldırılacağını” dile getirdi. İsrail Savunma Bakanı da Haziran 2024’te İsrail’in Lübnan’ı “taş devrine” döndürmeye muktedir olduğu tehdidinde bulunmuştu.
Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard, “Son günlerde Lübnan’da meydana gelen kitlesel can kaybı, İsrail güçlerinin, her nerede olurlarsa olsunlar sivillere yönelik zararı en aza indirmek için etkili uyarı aracılığıyla da olmak üzere mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüklerini ihlal ediyor olabileceği yönünde kaygı yaratmakta. Son 12 aydır İsrail’in Gazze’deki savaş suçlarını araştıran Uluslararası Af Örgütü, İsrail’in Gazze’de sergilediği, benzeri görülmemiş sivil kayıplara yol açan yaklaşımını tekrar etmeye çalıştığından büyük bir endişe duymakta” diyerek, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Uluslararası Af Örgütü, Amerika Birleşik Devletleri de dahil İsrail’in müttefiklerini, transfer edilen silahların uluslararası hukuk ihlalleri işlemekte veya ihlalleri kolaylaştırmakta kullanılmaları yönündeki önemli risk nedeniyle İsrail’e tüm silah transferini ve diğer türde askeri yardımları durdurmaya çağırmaktadır. Aynı zamanda, Hizbullah’a ve Lübnan’daki diğer silahlı gruplara da tüm silah transferlerinin durdurulması için çağrı yapıyoruz.”
'Bu uyarı değil, işkence'
Fatima (El Leyleki’de yaşayan gazeteci): “Saat 23.15 civarında Nasrallah’a düzenlenen saldırıyı haber yaptığım sırada erkek kardeşim arayarak bölgeden çıkmam için uyardı. Arabaya atlayıp delice sürdüm. El Leyleki’ye geldiğimde herkesin benim gibi çılgınca davrandığını gördüm. İnsanlar daha hızlı çıkmak için kendilerini balkondan atabilse [atacaklardı]. Çığlıklar, kaçışmalar, korna çalan arabalar, motosikletler, plastik poşetler… Hızla aileme merdivenlerden inip arabama binmeleri için yardım ettim ve yanıma sadece kedimi aldım. Şu an hiçbir eşyam yok.”
Abir: “El Leyleki’ye yakın bir bölgede annemle yaşıyorum. Annem yaşlı ve hasta olduğu için merdivenlerden aşağıya taşınması gerekiyor. O nedenle evden ancak uyarılardan birkaç saat sonra, bir arkadaşımın yardımıyla annemi altıncı kattan aşağıya taşıyarak çıkabildim. Cehennem gibi bir geceydi. Annemi en güvenli yer olan eski banyoda yere yatırdım, [bombardıman boyunca] kollarımızla başımızı sakladık.”
Taghreed (Hay El Selom’da yaşıyor): "İsrail’in uyarısından haberim yoktu. Hasan Nasrallah’ın öldürüldüğü şiddetli saldırıdan sonra kaçmaya karar verdim. Saklanıyorduk, televizyona ulaşamadık. Sosyal medya hesabım olmadığı için İsrail’in ne dediğini bilmiyorum.”
Ahmed (Burç El Barajneh’de yaşıyor): “Yaşlı anne ve babamla yaşadığım için Nasrallah’ın öldürüldüğü saldırıdan hemen sonra Dahiye’den çıkmaya karar verdik. Ambulanslar yaralılara öncelik vermeye çalıştığı için Dahiye’den çıkarken yolda kaldık, minibüsteki radyoda uyarıyı duyduk. Öfkelendim. Bu uyarı değil, işkenceydi. Sadistçe bir oyundu: ‘Birazdan seni ve aileni öldüreceğiz. Bakalım nasıl kaçabileceksin’ [der gibi].”
Rakan Diab (Sakinlerinin büyük bölümü Hıristiyan olan ve Hizbullah’la bilinen bir bağlantısı olmayan Ayn Ebel’de yaşıyor): “İsrail ordusunun 1 Ekim’de X üzerinden yayımladığı tahliye uyarısında Ayn Ebel’in de yer aldığını görünce çok şaşırdık. Uyarıdan kısa süre sonra İsrail ordusundan olduğunu öne süren bir kişiden, köyde silahlar olduğunu, bu yüzden yaklaşık 45 dakika içinde kaçmamız gerektiğini söyleyen bir telefon geldi. İnsanlar panikledi. Derhal toplanıp çıkmamız gerekiyordu. Çoğunluk yandaki Rumeyş köyüne kaçtı. Lübnan Ordusu ile Lübnan Kızılhaç’ı, Rumeyş’ten Avali Nehri’nin kuzeyine doğru giden yaklaşık 100 araçlık konvoyun güvenli geçişini kolaylaştırdı.”
Rumeyş köyünün muhtarı: “Bölgedeki malzemeler hızla tükendi. Bölge aç biilaç kalacak. Nasıl devam edebiliriz? Görünüşe göre bizi yerimizden etmek istiyorlar.”
Kaynak:Haber Merkezi