IPEC 2024 Türetim Ekonomisi Konferansı başladı
Uluslararası Türetim Ekonomisi Konferansı (IPEC2024), alternatif ekonomi modelleri ve sürdürülebilirlik konusunda Türkiye’den ve dünyadan uzmanlaşmış isimlerle Kadir Has Üniversitesi'nde başladı. Konferans, sürdürülebilirlik ve ekonomi alanındaki uluslararası gelişmeleri ve yenilikleri tartışmak için büyük bir platform sunuyor. Türetim Ekonomisi; Doğaya ve topluma minimum negatif veya olabildiğince pozitif etki eden, onarıcı, makro ölçekli döngüsel bir ekonomi modelidir.
Konferansın sabah oturumunda ilk sözü alan Degrowth (Küçülme) hareketinin liderlerinden Vincent Liegey konuşmasında;
- ‘’Kapitalizmin kalesi diyebileceğimiz Amerika Birleşik Devletleri’nde halkın %70'i “çevreyi korumanın ekonomik büyümeden daha önemli olduğuna” inanıyor.
- Almanya Çevre Ajansı tarafından yapılan bir araştırmada, katılımcıların %88'i "ekonomik büyümeden bağımsız olarak iyi yaşamanın yollarını bulmamız gerektiği" konusunda hemfikir.
-Fransa’da yapılan bir araştırmada katılımcıların %93’ü ekonomik sistemin bir kısmını veya tamamını gözden geçirmek ve sonsuz büyüme efsanesinden uzaklaşmak istiyor” dedi.
Liegey, ‘’Küresel ekonomik büyümenin sonu gerekli ve kaçınılmaz. Peki küçülme nedir?
Kışkırtıcı bir slogan olduğu için hakim sistem tarafından benimsenemez, yeşil-sosyal yıkamaya karşı koruma sağlar, çok boyutlu bir dizi düşünce yani keşfedilecek yeni hayaller, değerler ve ilkelere sahiptir ve bir yurttaş hareketi olarak bireysel veya toplumsal direnç sergiler, hem entelektüel ve akademik hem de politik pratikleri vardır” diyerek yeni bir sisteme geçilmenin şart olduğunu söyledi.
Günün ikinci konuşmacısı Doughnut (Simit) Ekonomisinin temsilcisi Türkiye kökenli Erinch Sahan;
‘’Derdimiz gezegenimizin ve toplumun sorunlarını çözmeye çalışan işletme sistemleri geliştirmek ve iş dünyasında değişim yaratmak. 20. yüzyılda her şey finansal sermayenin önemi üzerine kurulmuştu. Fakat o zamanlar gezegenin sınırlarının aşılacağı, sosyal adalet ve eşitlik gibi konular bilinmiyordu. Bu gerçeği anladığımızda finansal sermayenin çıkarlarını bir kenara bırakarak, gezegenimizin şartları üzerine bir ekonomik tasarım yapmamız gerektiğini fark ettik. Ancak toplumsal ihtiyaçlarımızı da düşünmemiz gerekiyor. Bu iki sınır arasındaki alanı bir simit şeklinde düşünebilirsiniz. İşte Doughnut Ekonomisi dünyanın kaynaklarına saygılı ve refahın adil paylaşımına dayanan yenilikçi bir ekonomi modeli. Ekonomik büyüme gerçekçi bir kavram değil. Kaynakları sınırlı olan bir gezegende, sonsuz büyüme mümkün olamaz. Amacımız hepimizin yaşam seviyesini iyi bir seviyeye getirmek, dengeli bir şekilde yaşayabilmek’’ dedi.
Günün üçüncü konuşmacısı Christian Felber, "Economy for the Common Good" kurucusu ve sürdürülebilir ekonomik modellerin geliştirilmesine öncülük eden bir isim olarak dünya literatüründe yer alıyor.
Felber; ‘’Ortak iyilik ekonomisi, bütüncül bir dünya görüşünden ortaya çıktı ve egemen demokrasiye dayanıyor’’ derken modelin 5 temel amacını şu şekilde açıkladı:
1. Ekonomiyi, toplumu genel olarak yönlendiren temel değerlerle yeniden birleştirmek. Ortak İyilik Ekonomisi, insan haklarını, adaleti ve sürdürülebilirliği teşvik eden iş kararlarını teşvik ediyor.
2. Ana hedef "ortak iyiliğe" hizmet etmeyi tanımlayan bir ekonomik sisteme geçiş yapmak. İş dünyası ve diğer tüm ekonomik aktörler, dünya genelindeki anayasalarca belirlenen evrensel değerlere uygun hareket etmeli. Bu değerler arasında onur, sosyal adalet, sürdürülebilirlik ve demokrasi yer alıyor. Bunlar, kar maksimizasyonu ve piyasa hakimiyetini içermiyor.
3. Başarıyı yukarıda belirtilen değerlere göre ölçen bir iş sistemine geçiş yapmak. Bir işletme, daha fazla kar elde ettiğinde değil, kamu yararına en iyi şekilde hizmet ettiğinde başarılıdır ve başarısının faydalarını toplar.
4. Ekonominin yasal çerçevesinin köşe taşlarını demokratik bir şekilde belirlemek, bu süreçler sonucunda ulusal anayasaların ve uluslararası anlaşmaların reformu ve yeniden değerlendirilmesi için somut önerilerde bulunmak.
5. Hissetme ile düşünme, teknoloji ile doğa, ekonomi ile etik, bilim ile maneviyat arasındaki boşlukları kapatmak.
Toplantının dördüncü konuşmacısı Georgia Bekridaki; RIPESS Avrupa Koordinasyon Komitesi üyesi ve Dock kooperatifi kurucusu. Bekridaki, sosyal dayanışma ekonomisinin önemini vurgularken kooperatiflerin toplumsal ve ekonomik etkisinden söz ederek, sosyal ekonomi ve türetim ekonomisi arasındaki bağları ele aldı.
Bekridaki ; “Piyasa ekonomisi, çevre, insan ve sosyal yaşam için yıkıcı bir etkiye sahip. Ancak Sosyal Dayanışma Ekonomisi, kapitalizme bir alternatif olabilir. Bu sistem sadece sosyal yaşamla ilgili değil, aynı zamanda toplumun tüm kesimlerinde eşitsizliklerin üstesinden gelmeyi hedefliyor. Ekonomi, sosyal hayata entegre edilmeli ve otonom bir piyasa olmamalı. Sosyal Dayanışma Ekonomisi bir sektör değil, ekonomi yapmanın bir yolu. Biz de üyelerimizin, kendi bölgelerinde ağlarını oluşturmaları için onları destekliyoruz” dedi.
İlk günün son konuşmasında,
Kadir Has Üniversitesi, Ekonomi bölümünde yeşil ekonomi politikası, yeşil adil dönüşüm ve sürdürülebilir kalkınma üzerine çalışmalar yürüten Prof. A. Erinç Yeldan; ‘’İklim krizine karşı yürütülen çabalar olsa da, kaygı çağı olarak adlandırılan gölgeli bir dönemde, küresel ekonomi aşırı derecede finansallaşmış ve kırılgan bir durumda. Küresel talep zayıf; yatırımlar durgun; gelir ve servetin dağılımı ise son derece dengesiz.
Bana göre, sürdürülebilir yeşil sanayileşme stratejisinin ana temeli şu unsurları içermeli:
● Fosil yakıt temelli üretimden sürdürülebilir ve yenilenebilir enerji, sanayi ve tarımsal faaliyetlere geçiş;
● İşgücü piyasalarındaki kayıt dışılık ve parçalanmayı ele alarak, insana yakışır iş programlarının oluşturulması;
● Sadece ücretli emek ve sermaye veya bölgesel alanlarda değil, aynı zamanda cinsiyet, etnisite ve tüm sosyal dışlanma biçimleri üzerinde geniş gelir ve fırsat dengesizliklerinin giderilmesi;
● Kaynak mobilizasyonu ve kaynak tahsisinde devletlere, piyasaların kısa vadeli beklentileri yerine, sosyal değerlendirme ilkeleri çerçevesinde gerçekçi bir rol verilmesi;
● Son olarak, neredeyse iki yüzyıl boyunca başarılı kalkınma dönüşümlerinden elde edilen ana mesaj, sermaye birikiminin demokratik planlama altında yönlendirildiği ve yapısal dönüşümü ve yeşil istihdamın oluşturulmasını destekleyen özel girişimin içine çekilmesini canlandırmak” dedi.