İkizdere'de taş ocağı ruhsat iptali için bilirkişi keşfi yapıldı
Rize İkizdere'de 'ÇED Gerekli Değildir' kararının iptalinin ardından, taş ocağı ruhsat iptali için bilirkişi keşfi yapıldı. Yapılan keşif sonrası değerlendirmelerde bulunan Avukat Yakup Okumuşoğlu, "Burada gördüğünüz yıkılan bir taş ocağı ya da yıkılan bir doğa değil aslında burada görülen şey hukukumuzun hali. Yani eğer bu ülkede hukuk olsaydı, bu taş ocağı bu şekle gelmezdi, mahkemeler buna yürütmeyi durdurma kararı verirdi, idareler buna bu şekilde izinler ruhsatlar vermezdi, gerekli denetimleri yapmış olurlardı ve bu taş ocağı bu noktaya gelmemiş olurdu. Dolayısıyla ben bu taş ocağına baktığım zaman hukukumuzun halini görüyorum" dedi.
Rize İkizdere Cevizlik ve Gürdere Köyü mevkiindeki, Eskencidere vadisinden 2021 yılında İyidere'deki lojistik merkez ve liman projesinin taş ihtiyacını karşılamak için Cengiz İnşaat'ın açtığı taş ocağına verilen ''ÇED gerekli değildir' kararının geçen ay Rize İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmesinin ardından dün Eskencidere vadisinde Cengiz inşaatın taş ocağı faaliyetlerini sürdürdüğü alanda taş ocağı ruhsat iptali için açılan davanın keşfi yapıldı.
"Doğamıza geri dönülemez zararlar veriliyor"
Davacı vatandaşlardan Kemal Baş, "Bugün yine bilirkişi yapılacak ve böyle güzel bir doğa arkamızda diyemiyoruz çünkü sürekli yanlış projelerle, sürekli rant uğruna doğanın kendi yapısallığını, kendi dengesini bozacak her hareket işte doğamıza da böyle zararlar veriyor ve geri dönülemez zararlar oluyor bunlar. Bunlar onun için insanlığa ne kadar zarar verdiğini daha sonra bunları yaşayacağız, hele burada yaşayanlar onları bir bir görmüş oluyorlar" dedi.
"Burada gerçekten bir utanç abidesi duruyor"
Çevre Komisyonu Başkanı Osman Baş, şöyle konuştu:
"Biz 3 yıl önce burada yapılan projen hatalı ve problemli olduğunu haykırmıştık. Hukuksal olarak meşru mücadele yollarını deneyerek ve bu konuda ciddi çaba sarf ederek bu noktaya geldik ve bu noktada yaklaşık bir ay önce, Rize Mahkemesi bizim yaptığımız itirazları ve bilirkişinin raporunu esas alarak buradaki çevre etki değerlendirmesi yapılması yönündeki veya yapılmaması yönündeki kararı iptal etti. Dolayısıyla burada hatalı olarak yapılan bütün çalışmaların gerçekten bilimsel değerlere ekolojik sistemin bozulmaması yönündeki çalışmalara denk düşmediğini kanıtlamış oldu. Burada gerçekten bir utanç abidesi duruyor ve bu utanç abidesi bir milyon yılda oluşan bu orman ve bu vadinin ne hale getirdiğini hep birlikte göreceğiz."
"Burası eski haline gelemese bile doğaya yeniden kazandırılması gerek"
CHP Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı da şunları kaydetti:
"Bu dava 2021 yılında başladı. 2021 yılından beri bu bölgenin insanları, doğaseverler, çevreciler davanın takipçisiydi. Günün sonunda 2024 yılında gelinen noktada Danıştay eliyle davada bir yargı kararı çıktı ve artık bu taş ocağının bu yargı kararına göre hiçbir biçimde çalışmaması gerekiyor. Yapılması gereken şey bu mahvettikleri doğayı, söz verdikleri rehabilitasyon projesini yaparak doğanın kullanımını yeniden bu vatandaşa açmak, Bakanlığın veya bu şirketlerin görevidir. Şimdi biz bu alınan kararlar ile bunun yerine getirilip, getirilmeyeceğini günlerce takip edeceğiz ve burası eski haline gelemese bile doğaya yeniden kazandırılması, rehabilitasyon projesinin yapılması için emek ve çaba sarf edeceğiz, büyük bir zarar görmüştür İkizdere halkı buradan, elbette bunun hem maddi hem manevi, ayrıca tazminatları da olur. Türkiye'de İkizderelilerin ve Türkiye'deki bütün taş ocaklarında yapılan hukuksuzca uygulamaların takipçisi olmaya devam edeceğimizi İkizdere halkının yanında olduğumuzu buradan bir kez daha kamuoyuna duyurmuş olalım."
"Bu alanın adeta derisinin nasıl sıyrıldığını gördük"
Avukat Yakup Okumuşoğlu, şunları söyledi:
"Bu ÇED gerekli değildir kararı bir ay kadar önce Rize İdare Mahkemesince iptaline karar verilen davaydı. Bu dava sonuçlandıktan sonra bu ruhsat davamızla ilgili olarak bu zamana kadar herhangi bir keşif yapılmamıştı ve ÇED davasında ilk önce diye davanın reddine karar verildiği için ruhsat davasının da reddine karar vermişti. Onun bozulması üzerine ruhsat iptal davasındaki red kararı da bozuldu ve o red kararının bozulması üzerine geldik burada keşif yapıyoruz şimdi yaptık. Burada bir taş ocağı var, bu taş ocağını biraz önce keşfini yaptık maden ruhsatı kapsamında. Herkes de gördü, doğanın nasıl yok edildiğini, bu alanın adeta derisinin nasıl sıyrıldığını, o ağaçların ortadan kaldırıldığını. Vahşet bir doğa yaratılmış, doğadan bir eser kalmamış. Hemen bu yamacın karşısında ki yamaç gibi bir yamaç varken ve ormanlık alanlar ve tarım arazileri varken, bugün maalesef bu alan yıkılmış tarumar edilmiş vaziyette.
"Cengiz İnşaat 'ol' dediği zaman her şey oluyor"
Burada gördüğünüz aslında bana göre yıkılan bir taş ocağı ya da yıkılan bir doğa değil aslında burada görülen şey hukukumuzun hali. Yani eğer bu ülkede hukuk olsaydı, bu taş ocağı bu şekle gelmezdi, mahkemeler buna yürütmeyi durdurma kararı verirdi, idareler buna bu şekilde izinler ruhsatlar vermezdi, gerekli denetimleri yapmış olurlardı ve bu taş ocağı bu noktaya gelmemiş olurdu. Dolayısıyla ben bu taş ocağına baktığım zaman hukukumuzun halini görüyorum. Bu maalesef sadece İkizdere’ye has değil, Türkiye'nin dört bir yanında benzer şekilde taş ocaklar işletiliyor ve bu taş ocakları maalesef işler bittikten sonra çekilip gidilmek suretiyle olduğu gibi bulduğu gibi leş bir halde bırakılıyor. Bu ülke hepimizin, buna izin verenler de dahil olmak üzere hepimizin doğa alanlarımıza sahip çıkması gerekiyor. Yapmış olduğumuz idari işlemleri mutlaka ama mutlaka çok dikkatli bir şekilde test etmemiz gerekiyor ve aynı zamanda da peşinen de düzgün bir denetim mekanizmasının olması gerekiyor. Cengiz İnşaat büyük, dev bir firma, azametli bir firma; 'ol' dediği zaman oluveriyor her şey, bu ülkede bu beni son derece rahatsız eden bir durum idarenin hukuk devleti ilkesi içerisinde mutlaka tesis etmiş olduğu idari işlemin peşinde bakması değerlendirmesi ve denetlemesi gerekiyor ama maalesef denetlemiyor." (ANKA)