Mehmet Tezkan
23 NİSAN…
Eskiden 23 Nisan hem ulusal egemenlik bayramıydı hem de çocuk bayramı. “Eskiden” diyorum çünkü son yıllarda bu bayram eskisi gibi kutlanmamaya başladı. Eskisi gibi çocuk şenlikleri yapılmadı. Bayram mı bayram, “kutlu olsun” deyip geçiştirildi.
Okullarda zorunlu tören, bir iki şiir herkes evine köylü köyüne. Çocukluğumun 23 Nisanları kalmamıştı.
Bu çabanın başrolünde Fethullahçılar vardı. Türkçe Olimpiyatları adı altında şenlikler düzenlediler, dünyanın çeşitli yerlerinde kendi okullarında okuyan çocukları getirdiler.
Türkçü türküler söylettiler, şiirler okuttular. Afrika’dan, Asya’ya, Avrasya’dan, Balkanlara, Uzak Doğu’dan ABD’ye kadar Fethullah’ın okulunda Türkçe bilen, Türk kültürünü tanıyan bir nesil yetiştirildiği havasını yarattılar.
23 Nisan’ın yerine Türkçe Olimpiyatlarını ikame etmeye çalıştılar. Ne yalan söyleyeyim bir ara kısmen de olsa başarılı oldular. Çocuk Bayramı şenlikleri ikinci plana itildi, ülkeyi yönetenlerin çocukları makamlarında kabul etme, koltuklarına oturtma ritüeliyle sınırlı kaldı.
Şenlik havası kalmamıştı, sıradanlaştırılmıştı!
Aslında büyük hedefleri Atatürk’ün izlerini silmekti, Atatürk ile var olanları yok etmekti. Ama Atatürk’ün izlerini silebileceklerini düşünecek kadar bu ülkeden kopuktular, bu ülkeye yabancıydılar.
15 Temmuz ne mal olduklarını ortaya çıkardı.
Neyse dönelim 23 Nisan’a. Bu büyük bayramın Ulusal Egemenlik boyutunu biliyoruz. 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılması.
Peki Çocuk bayramı boyutu ne?
Elimizde iki önemli bilgi var. Birincisi 1921 yılında Ankara öğretmen okulları mezunları derneği, Meclis’in açılışını kutlamak için etkinlik düzenler. Mustafa Kemal de gider. Kutlamalara çevre
okullardan gelen öğrenciler katılır. Mustafa Kemal’in çok hoşuna gider, çocukların bayramını kutlar orada, 23 Nisan’ın çocukların bayramı da olması gerektiğini söyler.
İkincisi de şu. Dr. Tuna Yılmaz ile Tayfun Gönüllü’nün yazdığı Atatürk Fotoğraflarının Hikayesi adlı kitapta okudum.
Mustafa Kemal 23 Nisan 1922’de Konya’dadır. Mevlana Türbesi’nin yakınlarındaki Şems isimli okulu ziyaret eder. Nuriye adlı 11 yaşındaki çocuk kendisine çiçek verir. Nuriye İdil yıllar sonra o anı şöyle
anlatır:
“Bana kimin kızı olduğumu sordu, sevinçle beni kucağına alarak; ‘aferin ilk şapka giyen sen oldun. Arkadaşlarını, okulunu seviyor musun?’ diye sordu. ‘Çok seviyorum paşam ‘ dedim. O halde her sene
dünyanın her yerinden çocukları davet edelim, birlikte oynayın, kaynaşın’ dedi.”
Ülke daha düşman işgalinden kurtulmamış, büyük zafer gelmemiş ama Atatürk’ün hayalinde dünya çocuklarını bir araya toplamak var. Dünyanın ilk ve tek çocuk bayramını hayata geçirmek var.
Sadece Ulusal Egemenlik Bayramı’nın değil. Çocuk Bayramı’nın da kökleri Cumhuriyet öncesine dayanıyor.
Yeniden şahlandırmak, yeniden eski günlerine döndürme zamanıdır. Bu büyük salgından sonra tabii…